Yarım Şiir
Ucuz İnsanlar
Türkü Gözlüm
Rahmet
Oyun
MUSTAFA SÜNGER
Ne Çıkar
Küfrüm Edebimi Aştı Bu Gece
Gideceğim diyorsun Gitme be Ali gitme. Bu gidiş bitirir tüketir seni, Hırsla kalkan zararla oturur Ali. Gel lanet et şeytana gitme, Gitme be ali Biz sahil kahvelerin Romantik havasıyla, Otantik havasıyla sevdik. Tavşan kanı çayı, Titreyen elleriyle sunan İhtiyar balıkçının Gülümseyen yüzüyle sevdik. Sen gideceğim diyorsun, Gitme be Ali, Hayallerimiz var, Geleceğimiz var, Dualarımız var. O kızı alacağız Ali, Hem de istediğin Bir “ebruli akşamda”, Sarı saçlarına samsun’u takıp Ver elini İstanbul... Yine gideceğiz O sahil kahvesine. Tavşan kanında çay, Yosun tadında köy. Çaydanlıkta demimiz muhabbet, Şekerimiz sohbetin olacak. Sonra ihtiyar balıkçı gelecek, Oturtup ihtiyarı, ona çay ikram edeceğiz. Ardından uzaklara dalacak gözleri, Ve hazin hikayesini anlatacak. Kim bilir belki de Hikayesi sana benzeyecek, Sonu “yanlıştı” diye bilecek... Gitme be Ali gitme. Bak bana şiir yazdırdın. Gel yine hayallere dalalım, Düşüp sokaklara, sürüyelim samsun'u. Tamam mı Ali, tamam mı? At şu paltoyu, Çaylar iki oldu Kerim! Çaylar iki oldu. samsun 2009
Ayrılığın nağmesi bu duyduğumuz, Bakışların gönlümü caydırmadan git. Ne bir hatıran kalsın ne de bir umut, Duruşların gönlümü yandırmadan git. Bütün resimlerini sök at duvardan, Sana ait ne varsa çıkart odamdan. Kitabın arasında şöyle canından, Bir gül bırakmıştın ya soldurmadan git. Hani bir şarkı vardı mazide kalan, Öyle içten acıklı, öylesi nalan. Göğsüme yaslanıp da sevince boğan, Yeşermiş tüm aşkları kurutmadan git. Nasıl güzeldi herşey hatırlasana, Nasıl gülüşürdük biz dert ortasında. Ekmek paramız yokmuş ne gam, ne tasa, Güzel hatıraları zehretmeden git. Hani mevsimlerden, hep biri bahardı, Hani gökten her cemre bize yağardı, Hani kış ortasında mevsim bahardı, Şu inanmış gönlümü, kandırmadan git. Allah aşkına bırak, öldürmeden git...
Gamzelerim
EylülMemleket havalarından bir haber ver, Eylül yağmuru nasıl düşer toprağa? Kemah’ın kapalı dar yollarında Hangi kuş hatıra çizdi dal uçlarına? Yanıp sönen mavi ışıklarla kaybolan Yusuf Geri döndü mü yurduna? Ya Viranşehirli Yakup, Çaykaralı Musa? Onlarda döndü mü yurduna? ... Hani sen; Aşkı bir üveyikten satın almıştın Sadri. Ne oldu ona? Bıçak kesmez oldu ağzını... Susar oldun, yazmaz oldun daha... Oysa yüreğimizi koymuştuk ortaya. Hani, taşırdı be usta! Bak yine bir Eylül havası var Sadri, İkibin’e doğru 97 Mart’ında. O gün doğan İsmail bugün delikanlı çağında İlkbaharda sonbahar, bu nedir usta? Maltepe cigarasının adı mı var bugün? Üç bardak çayın hatırımı kaldı? Tornacının yanında çıraktı dayın, O günlerden yüzünde eser mi kaldı? Gel yine bir gurbet türküsü uçuralım. Munzur’dan İstanbul’a Fırat’ın suyundan bulgur aşına Serin göze başından Eylül ayına. Üç gurbet türküsü tutturalım Dostluk adına... Bilirsin sende de bende de Eylül’ün acı bir tadı vardı. Şiire Eylül dediysek Elbet; Bir maksadı vardı. Elbet
Eski Bir Sancı
Dohtor Bey
Dilin Yalan Söylüyor
Ayasofya Garipti
Anam Gelir
Dün akşam rüyamda gördüm seni yine
Yüzünden kederler düşmüyordu
Göz yaşların yüreğimde ıslanıyordu
Başın omzumdan hiç inmiyordu
Ağlıyordun.
Sen ağladıkça benden bir şeyler kopuyordu
Sessizce gidiyordu bilmediğim duygular
Sevdamı 'hüzün mü 'ayrılık mı
Yoksa seni bırakıp yine sana dönmem mi
Bilmiyordum
Sen ağladıkça ben bunları düşünüyor
Sen ağladıkça ben bir kez daha kahroluyordum
Göz yaşların hala yüreğimde ıslanıyordu
Yüreğim bir deniz gibi dolup taşıyordu
Elllerin ellerimde
Yüreğin uzun seneler önce kaybettiğin yerde
Ne mi kaldı geride
Tozlu yollarda
Terkedilmiş bir sevda
Arkasında hüzün
Yüreğimde kahrolmuş bir şehirin karanlık düşleri
www.prastiyos.tr.gg maçkalı_mustafa site onarım aşamasında kısa süreligine REKLAM ALIR
www.prastiyos.tr.gg maçkalı_mustafa site onarım aşamasında kısa süreligine